Anasayfa / Tarih Bilimleri / Makaleler / Kerkük Katliamı Hakkında Düşünceler
14 Temmuz Kerkuk Katliami
14 Temmuz Kerkuk Katliami

Kerkük Katliamı Hakkında Düşünceler

 

14 Temmuz 1959 Kerkük katliamı, Irak Türk- leri yakın tarihinin en önemli kırılma noktasıdır. Türkmen belleğinde kazınmış bir travmadır. Bu acı hatıraları 1959 yılından beri her yıldönümünde hatırlayıp, üzüntülerimizi birbirimizle paylaşıyo­ruz. Bu Temmuzda, 53. Yıldönümünü idrak ede­ceğimiz bu olayı ancak 60 yaşı üzeri olanlarımız canlı olarak hatırlıyor olacak. Daha genç kuşakla­rımız ise, anlatılanlardan ve yazılanlardan, o günü anımsamaya çalışacak. Böylesi olayların, bir top­lumun ortak acısı olması bakımından, önemli bir birleştirici ve kolektif bilincin oluşmasında büyük rolü vardır. Bu yıldönümlerin, Irak’ta çok önemli toplumsal yeri olan bir dövünme (latmiye) kültü­rüne dönüşmemesi için, bu kolektif bilince daha farklı yaklaşmamızı gerektirir düşüncesindeyim. Bunu bir kaç öneri başlığıyla sunmak isterim:

Katliam Müzesi

Kerkük’te, şimdiki dönemde şartların da el­verişli olmasından dolayı, bir Kerkük Katliamı Müzesinin açılması yararlı olacaktır. Bunun kap­samını genişleterek, şehitler müzesi halinde de düşünülebilir. Katliam şehitleri, Saddam dönemi şehitleri, yeni dönemdeki şehitler, v.s. Tabi ki bü­tün şehitlerin anılarına saygı göstermek boynumu­zun borcudur. Ancak müzede kategorize edilecek bir şehit tanımı ve gruplaması yapılmalıdır. Ama ana arter mutlaka katliam şehitleri olmalı. Müze için özenle bir yer seçilmeli. Bu yer olayla ilgili bir yer olmalıdır. Mesela Kasım Neftçinin veya Ata Hayrullah’ın evi veya o günlerde toplumsal olaylarda önemli yerlere sahip olan çayhanelerden biri olabilir. Bu müzeler şehitlerin özgeçmişlerini, şahadet hikâyelerini ve onlara ait elde kalan şahsi eşyaları içermeli. Bu müzenin ana bölümlerinden biri de katliam kitaplığı olmalı. Bütün yazılan ve yayımlanan; sesli, yazılı ve görsel dokümanların arşivini oluşturmalı. Hayatta olan katliam şahitleri­nin ve yakınlarının ses kayıtlarını içermeli. İleride her araştırmacı için eksiksiz bir kaynak oluşturma­lı. Devamlı sinevizyon yayınları vasıtasıyla katli­amı, şehitleri, o günün görüntülerini, siyasi figür ve ortamı kısa filmlerle anlatan bir veya daha fazla oda bulunmalı. Bu müze şehrin anıtsal sembolü haline getirilmeli. Resmi ziyaretçilerin protokol programı içinde yer almalı. En azından Türkmen siyaseti alanı bazında.

Bu müzeyi ziyaret edecekler, katliamın hem havasını yaşamış olacaklar, hem de nedenleri hak­kında doğru bilgilere sahip olacak. Böyle bir müze, hem şehitlerimizin ruhunu şad edecek, hem de şe­hit yakınlarını onurlandıracak ve acılarını hafifle­tecek. Hem de kolektif milli bilincimizin bilimsel ve tarihsel olarak sağlam temellere oturtacak ve çok güçlü hale getirecektir.

Katliam Araştırması

Kerkük katliamı sonuçları itibariyle, hem Ker­kük toplumunun diriliş ve sosyal dayanışmasında bir dönüm noktasıydı, hem de Irak’ın yakın ta­rihinin dönemeçlerinden birini oluşturdu. Hatta General Kasım’ın Komünistlere karşı verdiği ilk tepkisinin tetikçisi olmuştur. Maıyusuf Kilisesinde yaptığı konuşmayla Kasım, Irak’ta yeni bir döne­min kapılarını aralıyordu. Komünistlerin devlette­ki ağırlıklarını dengeleme ihtiyacını his ediyordu. Basına gelen kısmi özgürlükle, muhalif gazeteler çığ gibi artıyordu. Artık Iraklılar gazete okumaya başlıyordu. Her gün bir kaç karşıt görüşlü gazeteyi takip etmek günlük alışkanlıklar içine giriyordu.

Kerkük 13 Temmuz 1959 günü, büyük bir şen­liğe hazırlanıyordu. Ülke alışık olmadığı bir coş­kuyu yaşıyordu. Annelerimiz, gece yarısına kadar dışarıda kalmamıza, ilk kez müsaade ediyorlardı. Gecenini geç saatlerine kadar herkes davul-zurna havası içinde parklarda ve alanlarda eğleniyordu. Sonradan İşçi Alanı olarak değiştirilen Aslan- Kaplan Parkında, karpuz kavun yiyerek, gecenin keyfini çıkarıyorduk çocuk yaşlarımızda. Kerkük­lüler bu kutlamanın rengini ve dilini belirlemek ça- basındaydılar. Her yerde Türkmen şarkıları, Türk­mence sloganlar ve Türkmence afişler vardı. Ana caddelerdeki taklar Türkmence pankart ve afişlerle süslüydü. Gençler alışılmadığı kadar zıbın-ceketle gurup grup dolaşıyorlardı. Şehir, kimliğini, kutla­manın diliyle, rengiyle kanıtlamak istiyordu. Kra­liyetin devrilmesi yıldönümünün kutlamasına karşı hiç kimsede en ufak bir istek veya belirti yoktu. Bubaskın kimlik rengi de birilerini rahatsız ediyordu.

Katliamdan ders çıkartılabilmesi için katliama götüren gelişmeleri, o günün şatlan ve atmosferini, katliamın amaçlarını ve sonuçlarını çok iyi analiz etmemiz gerekir. Konuyla ilgili yığınla malzeme de vardır. Üç yıl süren Sıkıyönetim Mahkemeleri ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinde bakılan da­vaların tutanakları, incelenecek belgelerin başında gelir. O günün gazeteleri konuyla ilgili sütunlar dolusu haber ve yorum yayınlıyorlardı. Şimdiye kadar bu olay, gençlerimizin, Mastır ve Dokto­ra konusu olmamıştır. Hâlbuki böyle bir bilimsel araştırma, bizim konuyu daha doğru bir şekilde anlamamıza ve sağlıklı değerlendirmemize yol açar ve buna dayanarak milli bir görüş saptamamı­za neden olur. Belki de bazı çevrelerin, özür ver­me gerekliliğinin sağlam gerekçelerini oluşturur. Gençlerden böyle bir araştırma isteği oluşmadıysa, biz bu ortamın hazırlanmasında bazı özendirici ön­lemler sağlayabiliriz. Mesela böyle bir araştırma­ya burs temin eder veya sponsorluk sağlayabiliriz. Hatta bir araştırma yarışması konusu yapıp geniş tabanlı ve Türkmen camiası dışından araştırmacı­ların da katkılarını sağlayabiliriz. Böyle bir yarış­madan çıkacak bulgular, daha kuvvetli bir etkiyle kullanılmasına neden olacaktır.

Kerkük’ün (İntifadası)

Katliam sonrası Kerkük’te emsali görülmemiş, tam bir halk dayanışması oluşuverdi. Halk tek bir duyumla mezarlıklarda toplanıyor, mitinglere çı­kıyor, katliama bulaşanlara karşı düzenlenen sui­kastlarda, eylemcileri koruyor, evinde saklıyor ve Gecenin Karanlığı     — kaçmasını sağlıyordu. Yüksek katılımlarla mesleki sendikalar Türkmenlerin eline geçiyordu. Bu tam bir kitlesel hareketti. Halk hem haklarını talep edi­yor hem de her türlü faaliyetleri sahipleniyordu. Direniş kahramanlar üretiyordu. Mahallenin şamar çocuğu (…), eylemcilere katıldıktan sonra, mahal­lenin kahramanı oluyordu. İlk suikasta katıldığı zaman ürkek, elleri titreyen ve yüzü sapsarı iken, daha sonraları, hiç bir şey olmamışçasına, çayını karıştırıp, aznif oynamaya devam edecek kadar dingindi.

Bu Türkmenlerin kitlesel hareketlerinin en do­ruk noktasıydı. Bugünün baskı şartlarındaki deği­şiklik göz önüne alınırsa bu doruğun aşılamaması hatta çok gerisinde kalınması, üzerinde önemle dü­şünmemiz gereken bir durumdur. Bu kitlesel bilinç ortamını, havasını ve kahramanlarını bugünkü ku­şaklara ulaştırmamız gerekir. O günün çoğu canlı şahitleri hayattadır. Önce o anıların dokümantas­yonunun sağlanması gerekir. Bu insanları bulup, o  günün şartları içinde yapılan eylemlerin, örgüt­lenmenin ve suikastların nasıl ve kimler tarafından yapıldığını anlatmak gerekir. Sonra da edebiyat ve hikâyecilerimizin yakın tarihimiz üzerinde yaza­cakları öykülerde, araştırmacıların hazırlayacakla­rı biyografi ve anılarda, bu malzemeleri kullana­rak o sürecin ruhunu bugünkü kuşaklara aktarmış olacaklar.

Bu gibi projelerin geliştirilip hayata geçirilme­si, katliamın yıldönümlerinde, acılarımızı dinamik bir potansiyele dönüştüreceğinden eminim.

 

Gecenin Karanlığı

Gel dinle bak ne diyor
Gecenin karanlığı
Gidip tekrar geliyor
Gecenin karanlığı

Dağ tepe demez arar
Dalıp ışığı yarar
Beni sımsıkı sarar
Gecenin karanlığı

Dili yok bir şey sormaz
Sessizdir ama durmaz
Beni yalnız bırakmaz
Gecenin karanlığı

Sonsuz bir fikir gibi
Bulunmaz sonu dibi
Uysal sakin çelebi
Gecenin karanlığı

Yorgun olanı yoklar
Öper okşar kucaklar
Beni koynunda saklar
Gecenin karanlığı

Ruhumda kara simge
Konuşmayan bir bilge
Ne ışık ne de gölge
Gecenin karanlığı

Ne kuyruğu ne sapı
Ne pencere ne kapı
Çözülmez bir sır küpü
Gecenin karanlığı

Yükselir göğe ağar
Sel olup yağar yağar
Her akşam yeni doğar
Gecenin karanlığı

Osman OĞUZ

 

KARDAŞLIK KÜLTÜR SANAT EDEBİYAT VE FOLKLOR DERGİSİ SAYI:54

                                                                                            Yılmaz HASASU

KERKÜK VAKFI 

KARDAŞLIK

Hakkında Abdullah Cinkara

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*

x

Check Also

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

23 Nisan Çocuk Bayramı’nın Ortaya Çıkışı ve 1922-1929 Yılları Arasında 23 Nisan Kutlamaları

23 Nisan 1920’de Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Ankara’da açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi Türk halkının ...