Anasayfa / Coğrafyanın Tarih Bilimine Katkıları

Coğrafyanın Tarih Bilimine Katkıları

Coğrafya tarihin başta gelen yardımcılarındandır. Coğrafyasız tarih ilim değil hikâye olur. “Yer Bilimi” demek olan coğrafya; dünyanın doğal, beşerî ve ekonomik durumundan bahseder. Üzerinde oturulan yer ve iklim, insanlara büyük etki yapar. Yüksek yerlerde oturan ve sert iklimlere maruz kalan insanlar, çoğunlukla haşin tabiatlı olurlar. Bu insanlarda, bağımsızlık aşkı ve egemenlik duygusu son derece kuvvetlidir. Havası sıcak ve ağır olan alçak yerlerdeki insanlar, gevşek ve hareketsizdirler. Step ve vahalar arasındaki ebedi mücadele, tarihin temel konularındandır. Çevrenin tarihin akış ve gelişiminde etkili olduğu her zaman görülür. Kıyıları girintili çıkıntılı, hinterlandı dar olan bölgelerde coğrafi şartlar, oradaki insanları denizciliğe zorlar. Tarih öncesi Orta Asya’nın kalabalık olması ve ilk büyük medeniyetlerin burada kurulmasının sebepleri nelerdir? Neden kutuplarda ve Büyük Sahra’da yüksek bir medeniyet kurulamamıştır? Fenikeliler denizcilikte ileri gittikleri hâlde İskitler’in niçin bu alanda şöhretleri yoktur? Nerelerde kurulan şehirler gelişmiştir? Bir devletin kurulup gelişmesi nasıl bir alanda mümkün olur? Neler tarıma elverişlidir? Nerelerde yerleşilmelidir? İnsanların ekonomik faaliyetleri nerelerde ve nasıl olmalıdır? İşte bütün bu soruların cevaplarını coğrafya biliminde aramak gerekir.

Dünyadaki iklim ve iklim değişmelerinin, diğer tabii olayların, tek kelimeyle oturulan yerin, insanlar üzerinde dolayısıyla insanların meydana getirdiği tarihî olaylarda etkisi vardır. Bu sebeplerden dolayıdır ki tarihî olayları incelerken o olayın nerede olduğunu bilmek ve ona göre değerlendirmek gerekir. Gerçekten günümüzden binlerce yıl önce meydana gelen tarihî bir olayı, bugünün şartları içerisinde değerlendirmek son derece yersiz ve yanlış olur. Eski yerleşim merkezleri daha ziyade kendiliğinden yetişmiş olan orman kenarlarında, nehir boylarında veya göl kıyılarında kurulmuştur. Bir devletin kurulup gelişmesi, büyük bir alanın ve elverişli bir merkezin bulunmasına bağlıdır. Anadolu ve Mezopotamya gibi memleketlerin son derece elverişli şartlara sahip olmaları, buralarda büyük ve güçlü devletlerin kurulmasını mümkün kılmıştır.

Bitki örtüsü (flora) ve hayvan toplulukları (fauna) da insan için büyük önem taşır. Fakat her ikisi de tarih boyunca insanlar tarafından olumsuz etkilenmişlerdir. Zeytin ve üzüm gibi bazı yabani bitkiler ıslah edilmiş, birçok hayvanlar ehlileştirilmiş ve yırtıcı hayvanlar, medeniyet alanlarından uzaklaştırılmıştır. Bu faaliyetler, bazen de insanların zararına sonuçlar vermiştir. İnsanların bazı yerlerde ormanları yok ederek tarla hâline getirmeleri, daha sonraları oralarda yaşamayı zorlaştırmış ve o yerleri yeniden ağaçlandırma çabasına yol açmıştır. Bu durum, Akdeniz Bölgesi’nin bazı yerlerinde görülür. Yine şurası bir gerçektir ki çöl ve steplerden verimli yerlere birçok akınlar olmuş ve bu durum çeşitli tarihî olaylara yol açmıştır.

Her tarihî olayın meydana geldiği bir mekân vardır. Her medeniyet, belli bir toprak üzerinde kurulur. Geçmişte mekânın doğal şartları, üzerinde kurulan medeniyetin gelişip yayılmasında veya dağılıp yok olmasında büyük bir etkisinin olduğu aşikârdır. İklimi elverişli, toprakları verimli, akarsuları bol, yeraltı kaynakları son derece zengin bir coğrafi sahada kurulan herhangi bir siyasi oluşumun gelişip serpileceği muhakkaktır. Başka bir tabirle, coğrafi faktörler olumlu ya da olumsuz yönden tarihî olayları çoğu zaman etkilemiştir. Dolayısıyla coğrafi faktörler, tarihin en eski devirlerinden itibaren insan topluluklarını ve bu toplulukların sosyal, siyasal, ekonomik, dinî ve kültürel yaşantılarını değişik şekillerde çoğu zaman etkilemişlerdir. Başka bir tabirle coğrafi faktörler, tarihin gelişmesine yön vermişlerdir.

Kaynak: Doç. Dr. Mehmet BAYARTAN, Tarihi Coğrafya.